28 Ağustos 2018 Salı

Trabzon

Biraz geç kalan yazımla selam beybiler. Bu yazı daha önceden gelecekti ama başına gelmeyen kalmadı o yüzden sayfanın başına nazar boncuğu koymak şart oldu. Şimdi sizi öyle bir yere götürüyorum ki şehir bir harika yemekleri daha harika. Muhteşem uzayan kuymağı, böyle yedikçe daha çok yemek istediğiniz köftesi, parmaklarınızı yediğiniz sac tavası ve anlatmaya kelimelerin yetmediği hamsiköy sütlacı. Önemli uyarı ben bu bebekleri yiyerek 5 günde 1 kilo aldım. Bu can sıkıcı ayrıntıdan sonra size Trabzonu anlatmaya başlıyorum. Öyle sıkıcı otobüs yolculukları gibi olmayan Samsundan Trabzona kadar denizi izlediğim harika bir yolculuktu. Harika ötesi köftesiyle Beşikdüzü bana hoş geldin dedi. Şimdiye kadar yediğim en iyi köfte diyebilirim size yediğim yerin adını yazmayı çok isterdim ama adını unuttum… Ama merak etmeyin orada her köftenin tadı aynıymış gönül rahatlığı ile her yerde yiyebilirsiniz. Bir sonraki durağım Şalpazarı kafanızı nereye çevirirseniz yeşilin her tonuyla karşılaşabilirsiniz. Şalpazarında çarşamba günleri Pazar oluyor çevre köylerden gelenler yöresel kıyafetleri ile pazarı dolaşıyor. Elif sürekli yemeklerden bahsediyorsun diyebilirsiniz bu yazıda ama çarşamba günleri çıkan dönerini yazmadan olmaz kusura bakmayın. O 2 liraya 3 liraya yediğiniz ne eti olduğu belli olmayan dönerlerden çok farklı olan bir eti var döner öveceğim aklıma gelmezdi ama döner övüyorum. Deli gibi yağmur ve sisle Kabasakal köyüne gidip 10 kilo fındık yediğimi kısa bir not olarak düşüyorum buraya. İlk yazımda sizlere Google amca bilgileri vermek istemiyorum diyordum ama Sera Gölü bu kuralımı yıktı. Sera Gölü Akçaabat taraflarında bulunan bir göl. Trabzon-Akçaabat arasında bulunan bir göl. Bu göl 1950 yılında Sera Deresi Vadisinde, kışın meydana gelen bir heyelan sonucu ortaya çıkmıştır. Küçük karekteristik bir set gölüdür. Bulunduğu Sera Vadisi, volkanik bir arazidir. Burada akan derenin sol yamacından heyelan sebebiyle kopan kayalar, derenin normal akışını önleyerek suların birikmesine sebep olmuştur. Biriken sular zamanla 4 km uzunluğunda 20-55 m derinliğinde bir göl meydana getirmiştir. Instagram hesabımdan Sera Gölünün fotoğraflarına bakabilirsiniz. Bir zamanların internet fenomeni Banu ile Mehmet sayesinde sürekli adını duyduğumuz Boztepeye gitmesem olmazdı elbette tepeden şehri izlediğiniz harika bir yer. Merak etmeyin burada bir şey yemedim ama manzaraya karşı bir semaver bitirdim. Çok duyar yemeyeceksem şikayetçi olduğum bazı şeylerden bahsetmek istiyorum ilk olarak inanılmaz Arap var şehirde 100 kişi varsa 98 tane falan Arap var hâliyle her şey çok pahalı. Eee Elif sadece bu kadar yere mi gittin yani dediğinizi duyar gibiyim araba ayarlayamadığımız için maalesef yaylalara çıkamadım ama eğer siz çıkmak isterseniz tur şirketleri 5-6 tane yaylaya günübirlik turlar düzenliyor 100 liraya rahat rahat gezebilirsiniz. Uzungöle ise gitmeme sebebim artık eskisi kadar güzel olmaması her yeri bina ile dolmuş eski güzelliğinden eser kalmamış. Ayyy biraz fazla kötüledim gibi oldu ama çok öyle değil merak etmeyin çok güzel şehir aslında.
Geldik en sevdiğim bölüme kesin yapın gidin dediğim bölüm. Öncelikle ben gidemem ama siz kesin yaylalara gidin,merkezde yemek yemek için nereye giderseniz gidin hepsi harika yapıyor kuymak ve hamsiköy sütlacı yiyin. Sera gölünde gezmek için küçük adını bilmediğim kuğu şekilde şeyler var onlara binin. Ayasofyaya çıkıp Trabzon manzarasının keyfini çıkarın.
Son olarak beni gezdiren bana evlerini açan Seda beybiye Necmiye yengeye ve Fuat'a çok teşekkürler. Öpüyorum.

6 Ağustos 2018 Pazartesi

Orda bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür.




Tekrar selam ikinci yazım yine bebek gibi ama biraz kısa hadi yine iyisiniz. Sizleri bu sefer uzaklara götürmüyorum Ferhat ile Şirin aşkının yaşandığı girişinde “bu şehri görmediyseniz en güzelini daha görmediniz” yazısı bulunan aşırı mütevazi şehir Amasyadayız. Yaklaşık 3 aydır burada olduğum için yazacak çok malzeme çıktı bana. Sizleri önce Amasyanın Çiğdemlik köyüne götürüyorum. Aslında buranın nesini anlatacağımı çok bilmiyorum ama buradaki insanlar bana inanılmaz gaz veriyor. Elif sayende seneye buraya turistler gelir diyorlar ama onlara yazımı sadece 63 kişi okudu diyemediğim için tamam bee köyünüzü anlatıyorum dedim. Buraya gelirseniz sizi taş diye bir yer var bütün köyü izleyebileceğiniz oraya götürebilirim. Öyle eskiden çeşme başı buluşmalarının yeni adresi o taş. Köyün eski sahiplerinden kalma bir kilise bulunuyor (eski sahipleri mübadele döneminde buradan gidenler) gerçi kilisenin şuan sadece kalıntıları bulunmakta. Yani buraya gelirseniz sizi 2 saatte dağları taşları gezdirebilirim burada gezecek yer bu kadar. Peki bu insanlar sıkılmıyor mu neler yapıyor? Eminim hepinizin köyü inanılmaz eğlencelidir kimse kendi köyüne laf söyletmez. Ben valla yeri geliyor umarım bu köyü yeryüzünden silerler bile diyorum sonra Fatma Yenge geliyor akıllı bir çay koyun bakalım diyerek köyde olanı biteni anlatmaya başlıyor. Kendisi bakkal ve köyde kuş uçsa haberi oluyor onu da sağolsun kendine özgü konuşma tarzıyla bize anlatıyor canım benim. İnanın tanımasanız bile size o dedikoduları deli gibi anlatmak istiyorum ama dediğim gibi yazdıklarımı bütün Türkiye okuyor zannettikleri için yazılarıma kısıtlama geliyor. Neyse bu konuyu kapatıyorum ve en sevdiğim konu olan yemeklerini anlatmaya başlıyorum. Burada düğün,sünnet gibi şeyler varsa bir gün önceden toplanıp çörek yapıp yiyorlar.Düğün zamanında Toyga çorbası,baklalı dolma düğünlerin vazgeçilmez ikilisi. Çörek ise buranın milli yiyeceği diyebilirim düğün,sünnet,bayram hiç boş geçmezler mutlaka o çöreği yaparlar bir de bayram arifesinde yaparlar çörek işi bitince o fırınlara keşkek koyarlar bayram sabahına kadar ağır ağır pişer ve her evde mutlaka kahvaltılık yerine keşkek olur. Sabah sabah keşkek mi olur be dediğinizi duyar gibiyim valla bu prensesliğime rağmen keşkek yemezsem o bayram benim için bayram değildir.Bayram demişken bayramlar burada inanılmaz korkunç geçiyor. Bayram değil sanki savaş alanıymış gibi silahlar patlıyor artık jandarmanın bile müdahale edemediği bir ortam oluyor. Hadi onlar sustu bayramlaşmaya gidiyorsunuz ve o da ne gözünüzden kan geliyor o küçücük çocukları İbrahim Tatlıses gibi giydiriyorlar neden hiç mi sevmiyorsunuz ya çocuklarınızı? Bakkalın önüne toplanan gençlerin önünden geçme olayı var bir de ben bir kere geçtim 1 hafta sonra istemeye geliyorlardı. Sahi düşüyor mu böyle? Burayı övmek isterken yine yapamadım. Bunun sebebi bence çok fazla kaldığım için ama 10 gün kalınca inanın yetiyor keşke hemen gitmesek ya diyorsunuz. Burası  şehrin kalabalığından kaçmak isteyenler için tam kafa dinlemelik.Telefon çekmiyor, akşamları semaver çayı var tavuk sesleri muh te şeeem. Doğal hayatın kölesi olan tayfanın kesin hastası olacağı bir yer. Düşünsenize dalından sebzeleri koparıp yiyorsunuz sabahları horoz sesiyle uyanıyorsunuz yürürken mutlaka karşınıza kazlar çıkıyor işte böyle köyüm köyüm güzel köyüm. Eminim hepinizin köyünde bunlar vardır ve yapıyorsunuzdur ama olsun bir de benden okuyun.
Sizlere anlatacağım bu kadar işte geldik kesin gidin ve yapın dediğim bölüm.Semaverinizi çekirdeğinizi alın taşa çıkın, bağa bahçeye gidip dalından meyve yiyin,sabah kalkar kalkmaz tavukların yanına inip yumurtaları alın.
İlk yazımı paylaşıp bana destek olan bebeklerime çok çok teşekkürler sonra yeniden görüşürüz öpüyorum.

2 Ağustos 2018 Perşembe

MAKEDONYA



MAKEDONYA



Bunu okuyan güzel insan selam!
Size bu yazılarda ne vaad ediyorum ya da bu yazdıklarım size ne kazandıracak en ufak bilgim yok ama olsun belki "ya güzel bir yere benziyor hadi gidelim" dersiniz ya da “bu da ne gezdi be bakalım başka nerelere gidecek” dersiniz. Şu giriş bölümünü bile en az 10 kere yazıp silmeme rağmen vazgeçmedim buraların tozunu biraz yutmak istiyorum müsaadenizle. Yazmaya başlamadan önce 50 kişiye sordum ben bu insanlara ne anlatabilirim diye ve tek cevap aldım “o kadar geziyorsun gezdiğin yerleri yediğin yemekleri anlatsana.” Eee bu benim en iyi bildiğim şey diyerek başladım yazmaya. 4-5 yazıdan sonra bakarım okuyan yok sadece ailem okuyor ağlayarak kapatırım ya da herkes hadi diğer yazı gelsin diyor işte o zaman mutluluktan ölebilirim. Unutmadan ben sizlere Google amca bilgisi vermeyi düşünmüyorum yazılarımda yok şuranın tarihi bilmem ne yok şu kaleyi bu adam yaptırmış bu tarihlerde savaş olmuş bla bla bla ben bile yazarken üşenirim.
Neyse daha fazla sıkmadan yavaş yavaş anlatmaya başlıyorum ilk durağımız Makedonya! Hiç yurtdışı deneyiminiz oldu mu? Benim oldu. Kuzenimle beraber 1 aylığına gittiğim ve ikimizin de 5 kelime İngilizceyle harikalar yarattığı Makedonya. Dünyanın en güzel kaşarlı köftesini pizzasını yiyeceğiniz ve limonlu birasını içeceğiniz yerlerden biri. Bizim Makedonyada ilk durağımız Koçani oldu. Eski tiyatrosu,kilisesi, casinoları,gece hayatı olmazsa olmaz sinekleri ile harika ve ucuz bir yer. İnsanları ise çok cana yakınlar selam vermeyi geçtim durup dururken sarılsan gülerek sarılmaya devam ederler.1 ayımızın 20 günü bu harika Koçanide geçti. Orada jakim Aga ile beraber çanta diktik, havuza gelen çocuklara aktiviteler düzenledik (çok gelen olmamıştı daha çok kendimizi eğlendiriyorduk) . Gittiğimiz ilk gün ağlayarak evimize dönmek istiyorduk ama 1 ay dolunca keşke uçak kalkmasa burada biraz daha kalsak diye dua etmedik değil. Muhteşem insanlar tanıdım hepsini çok sevdim.Koçani günlerimiz muhteşem ötesi geçti. Daha sonra heykelleri ile meşhur Üsküp tarafına geçtik.Üsküp kesinlikle günübirlik gidilecek bir yer Koçaniye göre çok çok pahalı olan Üsküp bir köprü ile Türkleri ve Makedonları ayırmış. Türklerin olduğu tarafta küçük küçük dükkanlar yemek yerleri bulunurken Makedon tarafı heykellerle ve çok güzel kafelerle dolmuş (ben kesinlikle Makedon tarafını daha çok beğenenlerdenim). Bir gecesine 35 euro verdiğimiz otel parasını hala unutamadığımıda söylemek istiyorum verdiğimiz para boşa gitmesin diye gece dışarıda 1-2 saat durup hemen otele dönüp film izlemiştik. Yani Üsküp tarafına gelirseniz 1 gün içinde ama sabahın köründe çıkarak Milenyum Haçına, Matka Kanyonuna gidebilir akşam meydanı dolaşıp otogarda sabahladıktan sonra incisiyle meşhur güzel Ohride geçebilirsiniz. 3 gün diye gidip 6 gün kaldığımız ve en önemlisi gecesine 5 euro verdiğimiz üstelik göl manzaralı bebeğim Ohrid. Biz her yere kaybolarak vardığımız için şuradan giderseniz buraya varırsınız diyemiyorum ya zaten emin olun kaybolarak gezmek en güzeli. Bizim gittiğimiz hafta her ülkeden folklör ekibi gelmişti Ankaradan ve Trabzondan gelenleri görünce hafif bir duygulandık ama hepsi o kadar arabamızda yer var gelin beraber dönelim deseler yanlarından kaçarız çünkü dönmeye hiç niyetimiz yoktu. Hani çok özendiğiz yaz dizilerinde olur ya gençler sırt çantalarını alır gezerler otogarda sabahlarlar falan tam o duyguya girelim zaten cebimizde 5 kuruş kalmadı otelde kalamayız dedik ama umduğumuz gibi olmadı koskoca valizlerle önce otogarda daha sonra havaalanında sabahlamak zor oldu itiraf ediyorum. Çantalar çalınır saçma uyurum fotoğrafımı çekerler diye diken üzerinde uyudum taaaaaammm bir rezillikti her şey o dizilerde olduğu gibi olmuyormuş bu beni biraz üzdü .
Yazılarımda eğer giderseniz kesin yapın ve gidin dediğim bir bölüm var işte tam bu bölüm. Üsküpte Matka kanyonunun sonuna kadar gidin, Ohride geçtiğiniz zaman göle mutlaka girin ama kalabalık yerlerde yoksa bizim gibi yılanla karşılaşabilirsiniz, tekne kiralayıp gölü kesin ama kesin gezin, limonlu bira için kaşarlı köfte ve peynirli salatasını yiyin, gece 12 den sonra harika gece hayatına katılın son olarak barlara inen sokakta tek göz küçücük dükkanı olan Bal Teyze var çat pat Türkçe biliyor sizlere annesinin çok güzel hikayelerini anlatır ve kendi yaptığı kremlerden verir.
Bu yazı benim ilk bebeğim ve ben onu çok sevdim umarım benim kadar seversiniz. Öperler.