Herkese selam. Bu sefer sizi gitmediğim ama gitmiş kadar olduğum bir yere götürüyorum "45. Altın Kelebek Ödülleri."
Gerçekten kendimi çok zor tuttum ama dayanamadım illa geceyle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum çünkü her sene nefes almadan izliyorum. Başlamadan önce şunu belirtmek istiyorum bu yazıda duyar kasmak falan yasaktır bir düşüncemiz olmasın mı?
Gelelim o muhteşem geceye 😍. Gecenin en şık kadını Başak Dizer ile önce gözümüz gönlümüz açıldı ama sonra o korkunç kıyafetler teker teker gelmeye başladı ve gözlerden birer damla kan süzüldü. Özge Özpirinçci ve Sibel Can Selena ruhunu yaşatmak için gitmişlerdi galiba o iğrenç elbiselerinin ve pelerinlerinin başka bir açıklaması olamaz. Bir diğer rüküşümüz Deniz Seki oldu kadın için o kadar zayıfladı zayıfladı dediler o yanlış elbise seçimi yüzünden şişman kere şişman görünüyordu. Ahhh bee Serenay ah be tatlişko beğendiğim tek oyuncunun bu kadar kötü giyinmesi beni biraz üzdü tamam tamam epey üzdü o baba tişörtünün belini nasıl kesip giydin hiç mi sevenin yok çok kötü bu ne hal diye kimse mi bir şey demedi be annem gerçi ben o kadar güzel olsam çuval giyer giderdim bakın yine güzelim derdim galiba Serenay beybito öyle bir şey yapmaya çalıştı.
Neyse kırmızı halıyı kaldırıp ödül törenine doğru geçiyoruz. Parlayan yıldızlar ödülünü alan kızları çok beğenmedim Merve Çağıran hariç o da sadece kıyafetini beğendim helal olsun çok güzel taşımış ama neden ödül aldı çok anlayamadım. ATV haberin kendini komik zanneden sunucusu Cem Öğretir gerçekten iticiliğini koruyordu. Geldik en iyi dizi ödülüne İdris babamız çukur evimiz hiç şaşırtmadı helal olsun bee herkes aşırı şık olmuştu ama Aras Bulut o suratsız sevgilin biraz canımı sıktı. En iyi komedi dizisi ödülünü çok önemsemiyorlar sanırım geçen sene Hande Erçel bu sene Pınar Altuğ neden ya nedeeeeeenn biz hiç gülmüyoruz.. Ve ve en iyi erkek sunucu Acun. Paran kadar konuş demişler gibi hiç susmadı milletin uykusu geldi kesin. Ayy yukarıda Deniz Sekiden bahsederken o utanç verici heyecanı yok performansı 😔 Fazla uzatmadan şimdi ilk üçü seçmek istiyorum.
En rüküş ilk 3
1.Neslihan Atagül gerçekten gözümden kan geldi.
2. Gülben Ergen bana bir şey olmaz dedin dedin bak ne haldesin
3. Demet Akalın BESYO okuyan Pelinsu musun beee
En şık
1. Basak Dizer kadın hem şanslı hem güzel hem şık Allahım biraz ayıp olmuyor mu
2. Çağla Şikel son giydiği kıyafet olaydı bence
3. Beren Saat canım Bihter sen çuval giysen bile çok güzelsin
Helal beee ödül almalarına sevindim dediğim ilk 3
1. Ezhel şarkılarını ezbere bildiğim için valla ben sevindim hatta ödül gecesinden sonra alkışlayan emoji bile attım
2. Fi dizisi ama Şahsiyet alsa daha mutlu olurdum
3. Toygar ışıklı özellikle babasıyla ilgili konuşması beni biraz duygulandırdı.
Geceye damga vuran 3 rezillik
1. Aleyna Tilki o iğrenç kıyafet saçma sapan açıklama hiç cool olmaması ayyy kusucam
2. Deniz Seki dansı
3. Acun'un Serenay beybiyi gözleriyle yemesi
Gecenin en iyileri
1. Edis performansı sen hangi krallıktan geldin 💞😍
2. Firdevs annem canım Nebahat çehre ödül verdi yine efsaneydi ama keşke onur ödülü falan alsaydı
3. MFÖ 💞
OHH BEE YAZDIM RAHATLADIM 💪
10 Aralık 2018 Pazartesi
2 Aralık 2018 Pazar
TERKOS PASAJI
Selam beybitolar. Arayı çok açtım farkındayım valla ben bu işe kalkıştığım zaman ne kadar zor olabilir diyordum ama epey zormuş sürekli gittiğim her yeri burayı nasıl anlatabilirim diye düşünmekten kafayı yemem inşallah ayrıca 5-10 kişi dışında kimse yeni yazı ne zaman gelecek diye sormadı o yüzden size biraz tepkiliyim. Şaka şaka bundan sonra siz benim velinimetimsiniz siz ne derseniz o. Eveeeettttt sürpriz artık blog üzerinden para kazanmaya başladım. Şimdi siz benim yazılarımı okurken sağında solunda falan reklamlar göreceksiniz işte onlar sayesinde tıklanma başına para kazanıyorum. Bana faydası ne bunun dediğinizi duyar gibiyim şşşştttt öyle söylemeyin ben işi ilerletip vlog çekmeyi düşünüyorum sırf sizler için. Neyse bu kısa bilgilendirmeden sonra yazıya başlıyorum beybiler.
Hanımlar baylar koşun koşun dev hizmet ayağınıza geldi. Şimdi sizi öyle müzeye, cafeye falan götürmüyorum cep dostu Terkos Pasajına götürüyorum. Çok meraklısı olmamamıza rağmen maalesef kış geldi ve bence en pahalı ürünlerin satıldığı mevsim kış. Hadi erkeklerin neyse adamlar hayatlarını bir kazakla ya da basic bir tişörtle geçiriyorlar ama biz kadınlar için öyle olmuyor. Aynı kıyafeti haftada 2 defa giydiğin an kaos ortamı başlıyor ben hiç umursamam yok öyle bir şey diyen kızlar siz kimi yiyorsunuz acaba ;). bir bilinmezliğe daha açıklık getirmek istiyorum hani bu dizilerde esas kızımızın durumu çok iyi olmamasına rağmen bir giydiğini bir daha hiç giymiyor ya buyurun cevabı çok açık ucuza dünyanın kıyafetini alıyor kesin 😃 diyelim sizin de cebinizde 200 lira var bugün bir alışveriş merkezine gitseniz o 200 lirayla en fazla alacağınız ürün sayısı 4. Kesin bana "ben 200 lirayla 10 çeşit kıyafet alırım sen biraz abartıyorsun" diyen olacaktır şttttt sakin ol öfkeli arkadaşım. Şuan en ucuz iyisinden alacağın kazak 50 lira şimdi yeme beni daha ucuza bulurum diye bir dev hizmet daha araştırdım yok. İşte bu noktada biz 200 liramızla Terkos Pasajına doğru gidiyoruz. H&m,Zara,Bershka,Jack&jones,Pull and Bear gibi gözde markaların ihracat fazlası ürünlerin daha uyguna satıldığı bir pasaj Terkos. Aslında sadece kazak,sweatshirt falan yok takıdan kabana her şey var. Mesela o aldğınız boyfriend kot ceketi ne kadara aldınız itiraf edin 150-200? işte Terkos aynı ceketi 50- liradan kapıyı açarak satıyor. Öyle her şeyi bedava bulamıyorsunuz tabi tek tek o küçük dükkanları dolaşarak kendinize göre harika şeyler bulabilirsiniz. Hadi güzelinden bir parka aldınız Zarada beğendiğiniz kazağı orada buldunuz onu da aldınız parmaklarınız kulaklarınız boş kaldı takılar aldınız hadi o gördüğünüz ekoseli eteği alın o kadar gözünüz kaldı 150 liraya alışverişiniz tamam kalan 50 lirayla Galata Kulesinin yan tarafında adı yanlış hatırlamıyorsam Galata köftecisi orada eşinize dostunuza hamburger ısmarlayabilirsiniz tadı efsane.
Tam nerede burası yaaee diye soranlar için bir dev hizmet daha :). Taksim tarafına nasıl gideceğinizi biliyorsunuzdur herhalde nerede oturuyorsanız oturun ulaşımı çok kolay. Neyse geldik mi İstiklal Caddesine? Geldik. Şimdi ben Gezi tarafından aşağı doğru yürüyorum genelde ama baya aşağıya kadar inin Terkoz Çıkmazı diye bir tabela göreceksiniz hah işte oradan girin ve karşınızda. İyi alışverişler :).
28 Eylül 2018 Cuma
HACIBEKTAŞ
Herkese selaamm beybiler. Bu soğuk havalarda içinizi ısıtacak bir yazıyla geri geldim. Öyle içinizi ısıtacak falan dediğime bakmayın sizi Bodrum ya da Antalya gibi yerlere götürmüyorum sizi doğuda Avanos batıda Mucur güneyde Gülşehir kuzeyde Kozaklı ilçeleriyle çevrili Hacıbektaş tarafına götürüyorum. Eğer giderseniz 1 saat içinde ilçedeki müzeleri ve Çilehaneyi gezebilirsiniz. Zaten müzeler dediğim biri Atatürk evi diğeri Arkeoloji müzesi. Atatürk Evi 2 katlı ve kerpiçten yapılmış hiç bilmeden dışarıdan baksanız normal müstakil bir ev diyebilirsiniz müzeye çok benzediğini söyleyemem. Müzenin içinde alt katta bir masa var sadece üst katta ise Atanın yattığı yatak ayakkabıları kısaca kişisel eşyaları var ama orada kesinlikle görmeniz gereken ayna. Çok gösterişli bir ayna falan değil normal bildiğimiz bir ayna ama aynanın yansımasında Atatürk var yani aynaya bakarken canım Atamla göz göze geliyorsunuz sırf o görüntü için bile gidilebilir. Sıra geldi diğer müzeye Arkeoloji Müzesi. Ay bir saniye anlatmadan önce beni tanımayanlar için ya da Elif ne okuyor ya benim kafam karıştı diye bocalayanlar için ufak bir not düşüyorum buraya ayy hem hiç teşekkür etmediğim birine bu sayede teşekkür ederim.Şimdi beybiler 2014 senesinde asssssllaaaaaa gitmem benden uzak olsun dediğim Kocaeli üniversitesinde Arkeoloji bölümüne başladım siz siz olun asla büyük konuşmayın. Sırf üniversite okumak için saçma bir bölüme gitmeyin valla zarar ziyan gerçi ben çok tatlı insanlar tanıdım onlar yanıma kar kaldı. Neyse tabi ben okulu kazandığımı duyunca ohhh yatarak geçerim bölüme bak ne kadar zor olabilir dedim ve tıp okusam bu kadar zorlanmazdım herhalde. Bir de bölümle aramda bir ilişki vardı görülmeye değerdi hoca sınıfa bir kere taş getirdi herkese tek tek inceletiyor millet taşı çeviriyor dikkatli dikkatli bakıyor ben sadece taş yaaaeee bildiğin diyerek yanımdakine veriyordum taşı. Sınavlarda desen tam bir zirveydim hiç unutmuyorum hoca sınavda sormuş Anadolu baraj kazıları arkeolojiyi ne kadar etkilemiştir? cevap olarak Anadolu baraj kazıları arkeolojiyi BAYA ETKİLEMİŞ yazmıştım. Öyle böyle 1.sınıfı bitirdim ikinci sınıfa başlayacağım sene BİRİ bana sınava gir istediğini oku falan diye epey gaz verdi ikinci sınıfta hem arkeoloji derslerine çalıştım hem üniversite sınavına o BİRİ sayesinde sonuç olarak şuan başka bir üniversitede reklamcılık okuyorum o gün valla iyi ki benimle konuşmuş canım BİRİ çok çok teşekkürler. Oooo baya konunun dışına çıkmışım sıkmadan devam ediyorum. Neyse efenim arkeoloji müzesi bildiğiniz gibi öyle vay canına aman tanrım şuna bak dediğim bir şey olmadı evet belki arkeolojiden çok hoşlanmadığım için bana öyle gelmiştir. Şimdi beybiler orada sadece müzeler yok türbelerde var ama türbelerden biraz korktuğum için orayı gezmeyi çok tercih etmedim. Ben önceden türbeden falan korkmazdım ama Ohrid yazısında belki anlatmayı unutmuşumdur St.Naum Manastırında bir oda var odanın içinde bir mezar gibi bir şey var kulağınızı dayadığınız zaman bir kalp atışı duyuyorsunuz tabi gerçekten inananlar duyuyor bilin bakalım bu sesi kim duydu evet ben duydum o günden beri türbeler beni bir parça korkutur. Hoopp Hacıbektaşa geri döndük şimdiki durağımız Çilehane. Girişinde küçük küçük hediyelik eşyalar satan dükkanlar var daha sonra karşınıza bir tabela çıkacak Ozanlar Yolu diye o yolu takip edin sizi 7 Ulu Ozanın büstlerine götürüyor. Yürümeye devam edin karşınıza Aşık Veysel, Davut Sulari , Aşık İbrahim , Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş-ı Veli , Mahzuni Şerif ve Nazım Hiktmetin heykellerini görebilirsiniz. Yol boyunca kenarlarda ağaçlara bir şeyler bağlandığını görebilirsiniz hatta üst üste taşlar görebilirsiniz burada bol bol dilek hakkınız var ister ağaca çaput bağlayın ister taşları üst üste koyarak dilek dileyin yetmedi mi işinizi garantiye almak mı istiyorsunuz o zaman Mahzuni Şerif heykeline doğru geri dönüyoruz heykelin üzerinde küçük küçük delikler var dileğinizi dileyip taşınızı oraya koyuyorsunuz eğer taşınız düşmeden kalırsa dileğiniz gerçek oluyor. Sevgili takipçilerim için hepsini tek tek denedim eğer gerçekleşirse hiç merak etmeyin haber veririm. Ve son olarak geldik benim bol bol işkence çektiğim deliklitaş. Vallahi ne kadar doğru bilmiyorum ama bu taşın 2 tane hikayesi var şöyle Hacı Bektaş-ı Veli burada 40 gün çile çekiyor sonra Ya Hak! diyerek taş açılıyor ve oradan geçiyor diğer hikaye ise buradan at ile geçtiği. Taş o kadar küçük o kadar küçük ki ben gördüğüm zaman bir korktum korkma sebebim şu o taşın içinden sadece günahı az olanlar temiz kalpliler geçebiliyormuş. Çok korktum geçemem diye ama geçtim üstelik 3 kere tamam belki biraz zor oldu ama geçtim gıybete devam yani.
Eveeett beybiler burada şunu yapın şunu yapmayın demiyorum okuduğunuz gibi 1 hadi çilehanede biraz fazla zaman geçirin 2 saatte bitiyor. Neyse beybiler diğer yazıyı yazmaya başlıyorum sonra görüşürüz. Öperler.
Eveeett beybiler burada şunu yapın şunu yapmayın demiyorum okuduğunuz gibi 1 hadi çilehanede biraz fazla zaman geçirin 2 saatte bitiyor. Neyse beybiler diğer yazıyı yazmaya başlıyorum sonra görüşürüz. Öperler.
7 Eylül 2018 Cuma
Willy Wonka Chocolate
Willy Wonka Willy Wonka çikolata kralı Willy Wonka hazır olun geliyor. İzlemeyen yoktur herhalde Tim Burton'ın muhteşem filmini. İlk 1971 yılınmda çekilmiş Gene Wilder abimiz Muhteşem Bay Wonka beybisini canlandırmış. Hadi itiraf ediyorum o 71 yapımı olanı izlemedim çünkü bu gözler johnny beybiyi gördükten sonra başka Wonka izlemek istemedi.Ya merak etmeyin size bu yazımda oturup filmi anlatmayı düşünmüyorum ama anlatmamı isteyen olursa mesaj atabilir :).
Neyse hazırsak başlayabiliriz yazımıza bu sefer gezdiğim gördüğüm yer benim olsun size yediklerimi anlatıyorum beybiler. O kadar anlatmaya nereye gittiğimi anlamışsınızdır zaten yook hayır çikolata fabrikasına gitmedim Galatada biraz daha mütevazi olanına gittim. Ayy keşke büyük olsa düşünsenize birileri masayı yiyor birileri kapıyı,duvarları yiyor her yerden çikolata şelaleri akıyor eğer kafe açmak istiyorum diyen varsa bu fikrimi bir düşünsün lütfen. Yine konunun dışına doğru gidiyorum tekrar başlıyoruz. Galatanın ara sokağında Willy Wonka adında bir çikolatacıdan bahsetmeye geldim beybiler. Küçük ama çok sevimli bir yer içeride salıncak falan var nasıl bir yer olduğunu siz hayal edin işte farklı bir hava yakalamaya çalışmışlar ve başarmışlar. Çalışanları ise bence çok sevimliler bana göre sevimli olmak için bir gülümseme yetiyor eğer biri bana gülümsüyorsa artık o benim tatlişkom falandır. Beybiler geldik şimdi en güzel bölüme ne yedim ve başka hangi tatlılar var onları anlatıyorum ayy elim titriyor. Eeee değişik bir mekan dedik tatlıların adı öyle sıradan isimler değil. Yaz bahçesi,mutluluk sandalı,yanardağ,gerçek aşk bunlardan bazıları. Ben yaz bahçesi yedim videosunu instagram sayfamdan paylaşıyorum büyük ihtimal ayy Elif çok kötüsün canımız istedi falan yazacaksınız merak etmeyin beybiler mesaj atın beraber gideriz. Valla isim vermek gibi olmasın ama bazı tatlıcılar gibi çileği doğrayıp üstüne çikolata krem şanti boca etmiyor adamlar değişik fikirler üreterek yapıyorlar ve adamlar kesinlikle sunumdan anlıyorlar. Bu beybiler çok güzel bir şey daha yapıyorlar kocaman Willy Wonka çikolatası satıyorlar ve içine 5 altın bilet saklamışlar. Bileti bulanı çift kişilik Kapadokya tatili bekliyor. Adamlar öyle sadece uçak biletini almıyor önce gidiş dönüş biletinizi alıyor sonra 5 yıldızlı otelde yerinizi ayırtıyor ve en son balon turu yapıp geliyorsunuz. Tamam gözler çikolata fabrikasını aradı ama bu da efsane. Tabi çekiliş lafını duyunca hemen çikolatayı aldım çikolatayı açmadan acaba kiminle gitsem yanıma hangi çantayı alsam falan diye plan bile yapmıştım ama maalesef bana çıkmadı. Bilet 5 kişiye çıkıyor ve 4 bilet çıktı gözler son bilette. Şansını denemek isteyen varsa elini çabuk tutsa iyi olur. Eğer size çıkarsa ve gidecek birini bulamazsanız ben hep buradayım beybiler beraber gideriz.
Yazımın sonlarına gelirken diğer yazılarımda kesin yapın gidin dediğim bir bölüm vardı bu yazımda artı eksi diye bir bölüm var.
Artı tarafları yukarıda belirttiğim gibi konseptleri kesinlikle çok orjinal ve eğer oraya giderseniz canınız şöyle 1 hafta falan hiç çikolata istemez artık çikolataya doyuyorsunuz.
Eksi tarafları ise tatlılarının fiyatı ortalama diğer çikolatacılar gibi ama willy wonka çikolatası tatlılardan biraz pahalı lütfen azıcık fiyatını düşürün bilet bana çıksın diye 50 tane çikolata almak istiyorum.
Adresleri:
Galata Tatar Beyi Sokak /24
Karaköy Akçe Sokak /4
Beybiler ben beğendim kesin sende git dediğiniz yerleri benimle paylaşırsanız çooookk sevinirim şimdiden teşekkürler.Öperler.
28 Ağustos 2018 Salı
Trabzon
Biraz geç kalan yazımla selam beybiler. Bu yazı daha önceden gelecekti ama başına gelmeyen kalmadı o yüzden sayfanın başına nazar boncuğu koymak şart oldu. Şimdi sizi öyle bir yere götürüyorum ki şehir bir harika yemekleri daha harika. Muhteşem uzayan kuymağı, böyle yedikçe daha çok yemek istediğiniz köftesi, parmaklarınızı yediğiniz sac tavası ve anlatmaya kelimelerin yetmediği hamsiköy sütlacı. Önemli uyarı ben bu bebekleri yiyerek 5 günde 1 kilo aldım. Bu can sıkıcı ayrıntıdan sonra size Trabzonu anlatmaya başlıyorum. Öyle sıkıcı otobüs yolculukları gibi olmayan Samsundan Trabzona kadar denizi izlediğim harika bir yolculuktu. Harika ötesi köftesiyle Beşikdüzü bana hoş geldin dedi. Şimdiye kadar yediğim en iyi köfte diyebilirim size yediğim yerin adını yazmayı çok isterdim ama adını unuttum… Ama merak etmeyin orada her köftenin tadı aynıymış gönül rahatlığı ile her yerde yiyebilirsiniz. Bir sonraki durağım Şalpazarı kafanızı nereye çevirirseniz yeşilin her tonuyla karşılaşabilirsiniz. Şalpazarında çarşamba günleri Pazar oluyor çevre köylerden gelenler yöresel kıyafetleri ile pazarı dolaşıyor. Elif sürekli yemeklerden bahsediyorsun diyebilirsiniz bu yazıda ama çarşamba günleri çıkan dönerini yazmadan olmaz kusura bakmayın. O 2 liraya 3 liraya yediğiniz ne eti olduğu belli olmayan dönerlerden çok farklı olan bir eti var döner öveceğim aklıma gelmezdi ama döner övüyorum. Deli gibi yağmur ve sisle Kabasakal köyüne gidip 10 kilo fındık yediğimi kısa bir not olarak düşüyorum buraya. İlk yazımda sizlere Google amca bilgileri vermek istemiyorum diyordum ama Sera Gölü bu kuralımı yıktı. Sera Gölü Akçaabat taraflarında bulunan bir göl. Trabzon-Akçaabat arasında bulunan bir göl. Bu göl 1950 yılında Sera Deresi Vadisinde, kışın meydana gelen bir heyelan sonucu ortaya çıkmıştır. Küçük karekteristik bir set gölüdür. Bulunduğu Sera Vadisi, volkanik bir arazidir. Burada akan derenin sol yamacından heyelan sebebiyle kopan kayalar, derenin normal akışını önleyerek suların birikmesine sebep olmuştur. Biriken sular zamanla 4 km uzunluğunda 20-55 m derinliğinde bir göl meydana getirmiştir. Instagram hesabımdan Sera Gölünün fotoğraflarına bakabilirsiniz. Bir zamanların internet fenomeni Banu ile Mehmet sayesinde sürekli adını duyduğumuz Boztepeye gitmesem olmazdı elbette tepeden şehri izlediğiniz harika bir yer. Merak etmeyin burada bir şey yemedim ama manzaraya karşı bir semaver bitirdim. Çok duyar yemeyeceksem şikayetçi olduğum bazı şeylerden bahsetmek istiyorum ilk olarak inanılmaz Arap var şehirde 100 kişi varsa 98 tane falan Arap var hâliyle her şey çok pahalı. Eee Elif sadece bu kadar yere mi gittin yani dediğinizi duyar gibiyim araba ayarlayamadığımız için maalesef yaylalara çıkamadım ama eğer siz çıkmak isterseniz tur şirketleri 5-6 tane yaylaya günübirlik turlar düzenliyor 100 liraya rahat rahat gezebilirsiniz. Uzungöle ise gitmeme sebebim artık eskisi kadar güzel olmaması her yeri bina ile dolmuş eski güzelliğinden eser kalmamış. Ayyy biraz fazla kötüledim gibi oldu ama çok öyle değil merak etmeyin çok güzel şehir aslında.
Geldik en sevdiğim bölüme kesin yapın gidin dediğim bölüm. Öncelikle ben gidemem ama siz kesin yaylalara gidin,merkezde yemek yemek için nereye giderseniz gidin hepsi harika yapıyor kuymak ve hamsiköy sütlacı yiyin. Sera gölünde gezmek için küçük adını bilmediğim kuğu şekilde şeyler var onlara binin. Ayasofyaya çıkıp Trabzon manzarasının keyfini çıkarın.
Son olarak beni gezdiren bana evlerini açan Seda beybiye Necmiye yengeye ve Fuat'a çok teşekkürler. Öpüyorum.
Geldik en sevdiğim bölüme kesin yapın gidin dediğim bölüm. Öncelikle ben gidemem ama siz kesin yaylalara gidin,merkezde yemek yemek için nereye giderseniz gidin hepsi harika yapıyor kuymak ve hamsiköy sütlacı yiyin. Sera gölünde gezmek için küçük adını bilmediğim kuğu şekilde şeyler var onlara binin. Ayasofyaya çıkıp Trabzon manzarasının keyfini çıkarın.
Son olarak beni gezdiren bana evlerini açan Seda beybiye Necmiye yengeye ve Fuat'a çok teşekkürler. Öpüyorum.
6 Ağustos 2018 Pazartesi
Orda bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür.
Tekrar selam ikinci yazım yine bebek gibi ama biraz kısa
hadi yine iyisiniz. Sizleri bu sefer uzaklara götürmüyorum Ferhat ile Şirin
aşkının yaşandığı girişinde “bu şehri görmediyseniz en güzelini daha
görmediniz” yazısı bulunan aşırı mütevazi şehir Amasyadayız. Yaklaşık 3 aydır
burada olduğum için yazacak çok malzeme çıktı bana. Sizleri önce Amasyanın Çiğdemlik
köyüne götürüyorum. Aslında buranın nesini anlatacağımı çok bilmiyorum ama
buradaki insanlar bana inanılmaz gaz veriyor. Elif sayende seneye buraya
turistler gelir diyorlar ama onlara yazımı sadece 63 kişi okudu diyemediğim
için tamam bee köyünüzü anlatıyorum dedim. Buraya gelirseniz sizi taş diye bir
yer var bütün köyü izleyebileceğiniz oraya götürebilirim. Öyle eskiden çeşme
başı buluşmalarının yeni adresi o taş. Köyün eski sahiplerinden kalma bir
kilise bulunuyor (eski sahipleri mübadele döneminde buradan gidenler) gerçi
kilisenin şuan sadece kalıntıları bulunmakta. Yani buraya gelirseniz sizi 2
saatte dağları taşları gezdirebilirim burada gezecek yer bu kadar. Peki bu
insanlar sıkılmıyor mu neler yapıyor? Eminim hepinizin köyü inanılmaz
eğlencelidir kimse kendi köyüne laf söyletmez. Ben valla yeri geliyor umarım bu
köyü yeryüzünden silerler bile diyorum sonra Fatma Yenge geliyor akıllı bir çay
koyun bakalım diyerek köyde olanı biteni anlatmaya başlıyor. Kendisi bakkal ve
köyde kuş uçsa haberi oluyor onu da sağolsun kendine özgü konuşma tarzıyla bize
anlatıyor canım benim. İnanın tanımasanız bile size o dedikoduları deli gibi
anlatmak istiyorum ama dediğim gibi yazdıklarımı bütün Türkiye okuyor
zannettikleri için yazılarıma kısıtlama geliyor. Neyse bu konuyu kapatıyorum ve
en sevdiğim konu olan yemeklerini anlatmaya başlıyorum. Burada düğün,sünnet
gibi şeyler varsa bir gün önceden toplanıp çörek yapıp yiyorlar.Düğün zamanında
Toyga çorbası,baklalı dolma düğünlerin vazgeçilmez ikilisi. Çörek ise buranın
milli yiyeceği diyebilirim düğün,sünnet,bayram hiç boş geçmezler mutlaka o
çöreği yaparlar bir de bayram arifesinde yaparlar çörek işi bitince o fırınlara
keşkek koyarlar bayram sabahına kadar ağır ağır pişer ve her evde mutlaka
kahvaltılık yerine keşkek olur. Sabah sabah keşkek mi olur be dediğinizi duyar
gibiyim valla bu prensesliğime rağmen keşkek yemezsem o bayram benim için
bayram değildir.Bayram demişken bayramlar burada inanılmaz korkunç geçiyor.
Bayram değil sanki savaş alanıymış gibi silahlar patlıyor artık jandarmanın
bile müdahale edemediği bir ortam oluyor. Hadi onlar sustu bayramlaşmaya
gidiyorsunuz ve o da ne gözünüzden kan geliyor o küçücük çocukları İbrahim
Tatlıses gibi giydiriyorlar neden hiç mi sevmiyorsunuz ya çocuklarınızı?
Bakkalın önüne toplanan gençlerin önünden geçme olayı var bir de ben bir kere
geçtim 1 hafta sonra istemeye geliyorlardı. Sahi düşüyor mu böyle? Burayı övmek
isterken yine yapamadım. Bunun sebebi bence çok fazla kaldığım için ama 10 gün
kalınca inanın yetiyor keşke hemen gitmesek ya diyorsunuz. Burası şehrin kalabalığından kaçmak isteyenler için
tam kafa dinlemelik.Telefon çekmiyor, akşamları semaver çayı var tavuk sesleri
muh te şeeem. Doğal hayatın kölesi olan tayfanın kesin hastası olacağı bir yer.
Düşünsenize dalından sebzeleri koparıp yiyorsunuz sabahları horoz sesiyle
uyanıyorsunuz yürürken mutlaka karşınıza kazlar çıkıyor işte böyle köyüm köyüm
güzel köyüm. Eminim hepinizin köyünde bunlar vardır ve yapıyorsunuzdur ama
olsun bir de benden okuyun.
Sizlere anlatacağım bu kadar işte geldik kesin gidin ve
yapın dediğim bölüm.Semaverinizi çekirdeğinizi alın taşa çıkın, bağa bahçeye
gidip dalından meyve yiyin,sabah kalkar kalkmaz tavukların yanına inip
yumurtaları alın.
İlk yazımı paylaşıp bana destek olan bebeklerime çok çok
teşekkürler sonra yeniden görüşürüz öpüyorum.
2 Ağustos 2018 Perşembe
MAKEDONYA
MAKEDONYA

Bunu okuyan güzel insan
selam!
Size bu yazılarda ne vaad ediyorum ya da
bu yazdıklarım size ne kazandıracak en ufak bilgim yok ama olsun belki "ya
güzel bir yere benziyor hadi gidelim" dersiniz ya da “bu da ne
gezdi be bakalım başka nerelere gidecek” dersiniz. Şu giriş bölümünü bile en az
10 kere yazıp silmeme rağmen vazgeçmedim buraların tozunu biraz yutmak
istiyorum müsaadenizle. Yazmaya başlamadan önce 50 kişiye sordum ben bu
insanlara ne anlatabilirim diye ve tek cevap aldım “o kadar geziyorsun gezdiğin
yerleri yediğin yemekleri anlatsana.” Eee bu benim en iyi bildiğim şey diyerek
başladım yazmaya. 4-5 yazıdan sonra bakarım okuyan yok sadece ailem okuyor
ağlayarak kapatırım ya da herkes hadi diğer yazı gelsin diyor işte o zaman
mutluluktan ölebilirim. Unutmadan ben sizlere Google amca bilgisi vermeyi
düşünmüyorum yazılarımda yok şuranın tarihi bilmem ne yok şu kaleyi bu adam
yaptırmış bu tarihlerde savaş olmuş bla bla bla ben bile yazarken üşenirim.
Neyse daha fazla sıkmadan yavaş yavaş
anlatmaya başlıyorum ilk durağımız Makedonya! Hiç yurtdışı
deneyiminiz oldu mu? Benim oldu. Kuzenimle beraber 1 aylığına gittiğim ve
ikimizin de 5 kelime İngilizceyle harikalar yarattığı Makedonya. Dünyanın en güzel kaşarlı köftesini
pizzasını yiyeceğiniz ve limonlu birasını içeceğiniz
yerlerden biri. Bizim Makedonyada ilk durağımız Koçani oldu.
Eski tiyatrosu,kilisesi, casinoları,gece hayatı olmazsa olmaz sinekleri ile
harika ve ucuz bir yer. İnsanları ise çok cana yakınlar selam vermeyi geçtim
durup dururken sarılsan gülerek sarılmaya devam ederler.1 ayımızın 20 günü bu
harika Koçanide geçti. Orada jakim Aga ile beraber çanta diktik, havuza gelen
çocuklara aktiviteler düzenledik (çok gelen olmamıştı daha çok kendimizi
eğlendiriyorduk) . Gittiğimiz ilk gün ağlayarak evimize dönmek istiyorduk ama 1
ay dolunca keşke uçak kalkmasa burada biraz daha kalsak diye dua etmedik değil.
Muhteşem insanlar tanıdım hepsini çok sevdim.Koçani günlerimiz muhteşem ötesi
geçti. Daha sonra heykelleri ile meşhur Üsküp tarafına geçtik.Üsküp kesinlikle günübirlik gidilecek bir yer Koçaniye göre çok çok pahalı olan Üsküp bir köprü ile Türkleri ve Makedonları ayırmış. Türklerin
olduğu tarafta küçük küçük dükkanlar yemek yerleri bulunurken Makedon tarafı heykellerle ve çok güzel kafelerle dolmuş (ben kesinlikle
Makedon tarafını daha çok beğenenlerdenim). Bir gecesine 35 euro
verdiğimiz otel parasını hala unutamadığımıda söylemek
istiyorum verdiğimiz para boşa gitmesin diye gece dışarıda 1-2 saat durup hemen
otele dönüp film izlemiştik. Yani Üsküp tarafına
gelirseniz 1 gün içinde ama
sabahın köründe çıkarak Milenyum Haçına, Matka Kanyonuna gidebilir akşam
meydanı dolaşıp otogarda sabahladıktan sonra incisiyle meşhur güzel Ohride geçebilirsiniz. 3 gün diye gidip 6 gün
kaldığımız ve en önemlisi gecesine 5 euro verdiğimiz üstelik göl manzaralı
bebeğim Ohrid. Biz her yere kaybolarak vardığımız için şuradan giderseniz
buraya varırsınız diyemiyorum ya zaten emin olun kaybolarak gezmek en güzeli.
Bizim gittiğimiz hafta her ülkeden folklör ekibi gelmişti Ankaradan ve Trabzondan
gelenleri görünce hafif bir duygulandık ama hepsi o kadar arabamızda yer var
gelin beraber dönelim deseler yanlarından kaçarız çünkü dönmeye hiç niyetimiz
yoktu. Hani çok özendiğiz yaz dizilerinde olur ya gençler sırt çantalarını alır
gezerler otogarda sabahlarlar falan tam o duyguya girelim zaten cebimizde 5
kuruş kalmadı otelde kalamayız dedik ama umduğumuz gibi olmadı koskoca
valizlerle önce otogarda daha sonra havaalanında sabahlamak zor oldu itiraf
ediyorum. Çantalar çalınır saçma uyurum fotoğrafımı çekerler diye diken
üzerinde uyudum taaaaaammm bir rezillikti her şey o dizilerde olduğu gibi
olmuyormuş bu beni biraz üzdü .
Yazılarımda eğer giderseniz kesin yapın
ve gidin dediğim bir bölüm var işte tam bu bölüm. Üsküpte Matka kanyonunun
sonuna kadar gidin, Ohride geçtiğiniz zaman göle mutlaka girin ama kalabalık
yerlerde yoksa bizim gibi yılanla karşılaşabilirsiniz, tekne kiralayıp gölü
kesin ama kesin gezin, limonlu bira için kaşarlı köfte ve peynirli salatasını
yiyin, gece 12 den sonra harika gece hayatına katılın son olarak barlara inen
sokakta tek göz küçücük dükkanı olan Bal Teyze var çat pat Türkçe biliyor
sizlere annesinin çok güzel hikayelerini anlatır ve kendi yaptığı kremlerden
verir.
Bu yazı benim ilk bebeğim ve ben onu çok
sevdim umarım benim kadar seversiniz. Öperler.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)







